27 Eylül 2012 Perşembe

Guzel bir sey geliyor!..

Beni en iyi tanimlayan kelime, olsa olsa  "sabirsiz" olurdu herhalde.

Yasadigim, gordugum, dusundugum, yaptigim  herhangi bir sey ne olursa olsun kendimle ilgili seyleri hic icimde saklayamam; hemen "ifsa" ederim. Bazen ketum insanlara cok ozeniyorum nasil paylasmanin zevki varsa , eminim saklamanin da ayri bir keyfi vardir..

Mesela simdi bir cift yastik uzerinde calisiyorum. Sincapli, sonbahar yaprakli, mese palamutlu neseli bir yastik. Sincap aplikelerini yaparken icim gene "cuk cuk" etti, daha bitirmeden sabirsizlik yapip hemen bloga koymak istedim.

Can cikmadan huy cikmiyor napiyim?


25 Eylül 2012 Salı

Selanik'te gunluk guneslik bir pazar ve Yelda'nin yeni dukkani

Oncelikle her birinize  teker teker tesekkur etmeliyim.

Ne kadar yuksek bir enerji gondermissiniz ki pazar gunu kermeste piril piril bir hava vardi .Gunesten korunmak icin plaj semsiyesi bile actik. :)

Mis gibi bir hava, bol yesillik, sansimiza da  iyi yerden masa verdiler . Daha ne isteriz ki?


Basta Sayin Selanik Muavin Konsolosumuz Aysun Hanim  olmak uzere  Selanik'teki sevgili dostlarimiz Seda,Yelda , Bihter, Arzu, Demet, Gorkem, Yasemin, Yelda, Nur,Talar aileleriyle birlikte   Bahar'i ve beni yalniz birakmadilar. Bulusup hasret giderdik.Tekrar tesekkur ederiz..

Simdi kermesten bir kac enstantane :




Genellikle salyangozlar yagmur sonrasini sevse de bizimkiler  gunesin keyfini cikartiyor.


Yan komsunun askisina da bir cilek kondurduk..


Gunes ve temiz hava bizi carpmis olmali ki eve dondugumuzde baygin haldeydik. Hazir Selanik'te iken ertesi gun Ataturk Evi'nin yan tarafinda hediyelik esya magazasi olan arkadasim Yelda'ya ugradim. Yelda'nin daha once kutu gibi ufacik bir dukkani vardi. Bu yaz yan taraftaki daha buyuk bir dukkana tasindi. Hem daha ferah, hem cok daha guzel bir dukkan. Kedisever arkadasimin bu yeni dukkanina coktan bir sokak kedisi alismis bile. 


Ayni zamanda bir nevi fahri "tourism information office  "olan arkadasimin dukkanini Turkiye'den gelip ziyaret edecekler  icin adres vereyim : Smyrni Turistik Hediyelik Esya. Ag. Dimitriou 153.  Benden selam soylemeyi de unutmayin :)

Onumuzde Atina'da katilmak istedigim baska bir kermes ve arada elimde bir kac siparis daha var. Sonrasinda alisveris merkezinde corner kurulumu, atolyenin hizlandirilmasi ve yilbasi hazirliklarini da unutmayalim. Aslinda bu siralamaya girecek baska bir sey daha var ama o da baska bir yaziya kalsin.

Bunlara girismeden  bu sabah ayagimin tozuyla  biber ve patlicanlari kozledim, recetesini Beste'den aldigim  domates recelini pisirdim ve kulagini da bir guzel cinlattim. Simdi kavanozlarda sogumaktalar. 

Tadi mi ? Nefissss...


20 Eylül 2012 Perşembe

Keceler Selanik yolcusu

Ben  ne zaman Selanik'e gitsem hep yagmur yagar. Hem de oyle boyle degil sular seller seklinde yagar.Artik bereketten mi yoksa sansim mi yok bilmiyorum. Ben bu durumu berekete yormaya calisiyorum niyetim o yonde :)
Bu pazar gunu gene Selanik'teyim. Sergimiz var. Kisa adi I.W.O.G. olan   Yunanistan'daki Uluslararasi Kadin Kurulusu'nun duzenledigi bir etkinlikte keceler de gorucuye cikacaklar. Etkinlik aslinda gectigimiz mayis ayinda duzenlenecekti ama malum ben daha Selanik yolunda iken ufak ufak  yagmur atistirmaya  basladi. Selanik'e ulastik ortalikta mis gibi bir yagmur sonrasi kokusu , heryerde yogun bir islaklik :) Ben romantigim de gercekler aci. Sergi  alanini sel basmis.  Ertesi gune  kadar belki kurur diye umidiyle bekledik  ama bahcedeki camur yogunlugu yuzunden  etkinlik  taaa bu pazar gunune ertelendi. Tam da havalarin sogudugu , yagmurlarin arttigi bir mevsim insallah gene yagmur yagmaz.

Haydi simdi hep birlikte isaret ve orta parmaklarimizi capraz yapiyoruz , kara bulutlari kovaliyoruz!..


Selanik ve cevresindeki arkadaslar bekliyorum. Gelin, hasret giderelim :))

18 Eylül 2012 Salı

Bir esek , bir tavsan , bir aslan, bir salyangoz ve bir kuzu

Gecen gun kendi kendime kecelerle terapi yaparken - ki bence en mantikli terapi bir de ustune ustluk para kazaniyorsunuz-   kendime "ulen ben iki yildir bu kecelere neden bu kadar sardim ki" diye sordum. Cevabini da cok dusunmeden buldum.

Inninini niiin cevap geliyor :   Yasadigim sehirden.  Efendim nerede yasiyorum: Iskece. Is+kece!..  Bana kaderimin bir oyunu mu bu bilmem :))

Neyse bu onemli aciklamadan sonra ben baslik konusuna  doneyim. Bir esek, bir tavsan, bir  aslan , bir salyangoz ve bir kuzu bir araya gelirse ne olur?

Fotograflarla  tumevarim  yapalim. Bir esek,


                                                              bir tavsan,



bir aslan ( aslanin fotografini bulamiyorum idare edin ),

bir salyangoz,

ve bir kuzu .




Simdi hepsini topluyoruz, siraya diziyoruz  ve ortaya soyle bisey  cikiyor:






Sonra da sevdigimiz arkadaslarimizdan birinin oglu icin  hediye ediyoruz. 
O da penceresinin  kenarina asiyor. 

Hepsi bu kadar ! 









17 Eylül 2012 Pazartesi

Eski sehir, Palia Poli, Old City

Gunaydin, simdi bu kiz neden 3 dilden bu tamlamalari yazdi diye dusunuyor olabilirsiniz. Hemen soyleyeyim, ucu de  benim yasadigim sehirdeki cok guzel bir mahalleyi tanimliyor.

Malumunuz yaklasik 4 yildan beri Iskece- Xanthi'de yasiyorum. Tipik bir Yunanistan sehri  diyemem ama kesinlikle tipik bir Trakya sehri. Sirtini ormana yaslamis, yuzunu denize donmus hem yesili hem maviyi bir arada bulabileceginiz gercekten cok guzel bir yer. Gumulcine- Komotini'den sonra Bati Trakya'daki en kalabalik Turk azinligin burada yasamasi, beraberinde kulturel olarak da bir zenginlik getiriyor.

Ilk geldigimde merak etmistim Xanthi ne demektir diye. Yunanca'da "xanthia, xanthos" sarisin anlamina geliyormus. Peki neden bir sehre sarisin desinler ki? Megerse burada yetistirilen tutun yuzundenmis. Turkce adi olan "Iskece" 'nin ise "eskice"'den geldigi rivayet ediliyor.
Tutun olayina donersek; eski zamanlarda tutun buradaki koylulerin bas gelir kaynagi imis. Ucsuz bucaksiz tarlalarda tutun yetistirilir, hasat zamaninda da "kirilip " sira sira dizilirmis.  Sehirdeki zengin tutun tuccarlari da bunu pazarlarmis. 1800'lu yillarin sonundan 1900'lu yillarin ortasina kadar bolgenin en zengin sehirlerinden biri olmasi sasilir degil. Zamanin cok unlu tutun tuccarlarindan bir  ailenin evi de etnografya muzesine cevrilip sehrin zengin tarihine dair tum ayrintilari - yasanmisliklariyla - saklanmis. Bu muhtesem muze- eve daha sonra baska bir yazida uzun uzun deginecegim.



Sehir buyudukce  ovaya dogru yayilmis ama  palia poli ,eski tutun tuccarlarinin bakinca ic gecirilesi evleriyle  bir kartpostal gorunumunde  yasamaya devam ediyor. Eski evler bir sure kaderlerine terkedilmis ama daha sonra Avrupa Birligi evlerin restorasyonlarinin yapilmasi icin fon saglayinca tekrar eski ihtisamlarina kavusmuslar.



  Sonucta sehir her yaz sonunda duzenlenen bir festivale adini vermis  ve hala sayisiz turisti kendine cekiyor.


Ne mi yapilir bu festivalde? Sokaklara atilan masa- sandalyelerde keyifle yemekler yenir, tum sehri mangal dumani sarar, muzige eslik edip halay ceken- dans edenler o kadar fazladir ki pistlerde  yer kalmaz.


Cesitli unlu- unsuz muzisyenler, gruplar bu buyulu eski sehrin  meydaninda bedava konserler verirler..



Ilk geldigimde bu guzellige kapilip  kafam havada, ellerim fotograf makinasinin deklansorunde o kadar cok gezdim ki sonradan kece isine basladigimda kafamda bir ampul yandi. "Neden ben  bu guzellikleri keceye islemiyorum ki?" Sonunda soyle bir duvar panosu ortaya cikti. Yaparken cok keyif aldigim bu Palia Poli serisine devam edecegim sanirim.




Bu fotografa bakarken  sunu hayal ediyoruz : Sicak bir yaz ogleden sonrasi. Ogle yemekleri yenmis ve sonrasinda herkes sekerleme yapmak icin evlerine cekilmis.  Duyulan tek ses ara sira vizildayan sinekler. Havanin sicakligindan  evin penceresi acik birakilmis ve pencerenin tulu nazlica  disari dogru uzanivermis. Bir saate kadar evin ahalisi uyanacak ve icilen kahvenin sonrasinda pervazdaki cicekler sulanacak ortalik mis gibi islak tas- toprak kokacak..

Iyisi mi ben sizi bu guzel hayalle basbasa birakayim ... 

16 Eylül 2012 Pazar

Vaftiz toreninin isimsiz bebeleri.

Gorusmeyeli ben   6 gece boyunca uykusuz kaldim, parmaklarim dikis ignesi tutmaktan yoruldu, gozler ince misinayi goremez oldu ama en sonunda  bu kizlari ortaya cikartmayi basarabildim.



 Her biri teker teker elde islendi, kupeler kolyeler takildi, boylarina uygun basma kumasindan entariler kesildi..

Sonra onlari Selanik'e yolladim, Baharoula anahtarlik halkalarini takti, tullerine sekerlerini sardi. Suslenip puslenip masada yerlerini aldilar. Tabii ki yalniz degiller erkek arkadaslari da var. Onlarin fotograflari da birkac gune kadar burada yerini alacak.

Malum vaftiz toreni isim toreni. Ben de bu kizlara bir isim vereyim dedim. Bir tanesinin ismini Ilkay buldu. Cok sevdigi bir teyzenin ismini koyduk. Kizil sacliya ben Lola dedim, Sare Hanim bir tanesini Nazik Hanim diye  cagirdi. Ama hala isimsiz olanlari var. Yani fikirlere acigim haberiniz olsun.

                                                  Simdi sirayla Makbule Teyze,


Nazik Hanim,



                                             "Kos Lola Kos" filmine ithafen Lola,


Vilma,




Simdii bu iki tazeye isim ariyoruz demistim ama isim bulundu. Bunun adi Gonca,


Bu kizcenin adi da Betty oldu :)





10 Eylül 2012 Pazartesi

Kitap kurtlari icin...

Gunaydin,

Evet calismam lazim biliyorum. Ama ciddi bir tempoyla  calisiyorum. Ev bebek uretim merkezi gibi. Gercek degil mecazi  anlamda :)  Eh arada bir mola verdigimde de iki satir karalayayim dedim.

Kitap okumayi seversiniz degil mi? Ben bayilirim. Okumayi ogrendigim zamandan beri de okunacak ne bulursam degerlendiririm. Ansiklopedi , kitap, dergi, mizah dergileri, cizgi roman. Hatta eger o anda bir misafir banyosunda isem ve okuyacak bisey bulamazsan deterjan - sampuan ambalajlarini filan okuyorum. Biseyler okumadan da uyuyamam zaten.

Kitaplari seven kitap ayraclarini sevmez mi? Bazilari gereksiz bulur. Hatta Spielberg " eger bir kitap ayraci  icin bir dolar vereceksem  kitabin arasinda bir dolar koymayi tercih ederim" demis. Artik dogru mu degil mi bilemiyorum. Bir dolar harcayip ayrac  koymak en azindan daha estetik.

Ben kendi hesabima kitap ayraci almayi da, yapmayi da cok seviyorum. Keceden de cok guzel oluyor.Aklima neler neler geliyor bir bilseniz.   Elinizdeki malzeme o kadar guzel ki yaraticiliginizi besliyor sanki..

Bunlar benim en sevdiklerimden bazilari..Bence  sizin de hosunuza gidecekler.




8 Eylül 2012 Cumartesi

Mercimekli bukmeler

 Bir onceki  yazimda bahsetmistim. Afyon'da dogdum, buyudum. Bu sehir ile iliskimiz  sadece memur cocugu olmaktan gelse de uzun yillar Afyon'da yasadik.  Sonradan  biz tasindik ama ananemler buyukbabami kaybettigimiz zamana kadar yasamaya devam ettiler. Dolayisiyla bizimkiler biraz yore yemeklerini de ogrendi . Mercimekli bukme de o yemeklerden biri.

Ben onceleri sadece Afyon'a ozgu bir hamur isi olarak bilsem de sonradan baska yerlerde  yapildigini da gordum . Ama ben size Afyon usulunu anlatacagim.

Bu boregin hakkini vermek icin disari cikip simdi artik varolmayan mahalle firinlarini aramak lazim. Cunku bu borek odun firini ister. Alisilandan cok daha buyuk boy tepsilere borekleri dizip  bir kac tepsi birden  gondermeli hem de.

 Tarif 84'luk genc kiz ananem Halide Sultan'dan. Allah hepimize o yasta oyle bir kafa versin, hepimizi cebimizden cikartir. Onun da kulagini cinlatip hemen tarife geciyorum :

Ici icin: 1 su bardagi yesil mercimegi 2 bardak su ile haslayip eger suyu kaldiysa suzup kenara ayiriyoruz.  Bir tavada bir miktar sivi yag ile 2 sogani  ince ince dograyip olduruyoruz. Karabiber ve tuzu kattiktan sonra mercimege karistirip baska bir yerde sogumaya birakiyoruz.
Hamuru icin: 1/2 kg un , goz karari tuz ve ilik su. Hepsi bu kadar. Hamur haline getirip ya kuvvet deyip  iyice yoguruyoruz. Isin sirri hamurun cok yogrulmasinda. Zaten yogurdukca  hamurun nasil kivama geldigini goreceksiniz. Hamuru dinlendirdikten sonra yumruk buyuklugunde 6 parcaya ayiriyoruz.
  Simdi zurnanin zirt dedigi yerdeyiz. Baska bir yerde 1 bardaga yakin zeytinyagini 2-3 kasik hashas ezmesi ile  karistirmamiz lazim.  Hashas olmazsa olmaz. Her bir parca hamuru actiktan sonra arasina bu yagli karisimdan surecegiz. Evet birazcik agir bir borek kabul ediyorum ama hepi topu yilda bir kerecik yeme hakkimiz olsun.
  Ayirdigimiz yumruk seklindeki parcalari teker teker oklava ile acmaya basliyoruz. (Ben yuvarlak sekilde acma konusunda cok beceriksizim. Oldukca surrealist sekiller olusturabiliyorum oyle bir  yetenegim var.  ) Actigimiz her yufkanin ustune hashasli yagdan gezdirip hamurun her tarafina yayilmasini sagladiktan sonra ustunu diger actigimiz hamurla kapatiyoruz. Dorde katlayip bir kenara ayiriyoruz. Butun pazilari boyle ikiser ikiser acip katlamamiz lazim.
Acma- katlama isini bitirdikten sonra ( 3 tane katlanmis parca olmasi lazim) her birini 8 parcaya ayiriyoruz. Ufak bir oklava ile bu parcalari azicik buyutup icine mercimekli karisimdan koyup kenarlarini ice katladiktan sonra dikdortgen olarak kapatiyoruz. Hepsine ayni islemi uyguluyoruz. Eger kalan hashasli yag varsa ustune surebilirsiniz ama ben surmedim boyle de gayet guzel kizardilar.
  Tepsiye dizdikten sonra dogru 200 C'de isitilmis firina. Alt -ust kizarinca tamamdir.

Kokusu oralara kadar geldi mi?
( Tabak sevgili Ozlem'den evime ilk geldigi zaman hediye etmisti. )

Vaftiz

Hic Yunanistan'da bir vaftiz torenine gittiniz mi?   
Isin dini ve geleneksel yonunun haricinde sekerinden dekorasyonuna bebegin kiyafetlerinden  tatlilara  kadar gayet ciddi bir sektor hizmet verir. Ben her ne kadar  tam anlamiyla angaje olmasam da istege gore bazen keceden biseyler dokturuyorum.
Bugunlerde  de  4-5 gun icinde yetistirilmesi gereken  100 tane bebekli vaftiz sekeri siparisimiz var.  Bebek kismi keceden yapilacak. Sure az ve urun oldukca detayli...
Yetisir degil mi? Panik yok, yetisir!  
 
          
                                         Haydi bana kolay gele...

7 Eylül 2012 Cuma

Guzel anilar- anilar kadar guzel olmayan bugunler

Blogu acarken "hayata dair guzel dokunuslar" demistim ama bugun beni cok uzen Afyon'daki o patlamadan sonra icimdekileri paylasmak istedim. Yani sizi biraz uzebilirim. 



Cocuklugumun en guzel yillari buyukbabama ait  Afyon Ornekevler Mahallesi Kocatepe cad. No:33'teki mustakil, bahceli bir evde gecti. On tarafinda ciceklerin arka tarafinda meyve agaclarinin oldugu, napolyon kirazini dalindan koparip yedigim, kedilerin oynastigi bir bahce. Balkonun onundeki gullerden recel yapardi ananem sonra aksam ustleri komsulara cayin yaninda kahvaltida ikram ederdi. Kisin oyle soguk olurdu ki somestr tatilinde gittigimizde yataklarimizi televizyonun oldugu odaya sererdik ama yazlari muhtesemdi. Yaz geceleri cadde sakinlestiginde buyukbabamla birlikte elimize Hayat ansiklopedimizi alir gokyuzunde yildiz bulma avina cikardik.

Her aksam besbucuk oldu mu evimize en fazla 50 metre uzakliktaki "askeriyeden" mesaileri biten memurlari sehre tasiyan koyu mavi askeri otobusler gecerdi. Ev askeriye yolunun ustunde oldugu icin yaya ya da aracla askerler hep gecerdi zaten. Dun gece patlamanin oldugunu ogrendigimden beri icimden o yaslardaki Dilara uyandi . Sanki o sokaklarda geziyorum , askeriyenin kapisina gidiyorum , gene merakla bakiyorum. Icimdeki cocuk Dilara'nin kalbiyle daha cok uzuluyorum gecenin bir saati bomba sayimi yaptirilan o 25 Mehmetcik icin.

6 Eylül 2012 Perşembe

Keyifli isler

Kece islerken o gunlu halet-i ruhiyeme gore davraniyorum.  Eger elimde siparis yoksa ve tamamen ozgursem o an aklima ne geliyorsa onu yapiyorum. Zaten en guzel seyler de o zaman cikiyor.

Bu ufacik panonun hikayesi de farkli. Once Leo icin bir hediye kalemkutusu yapayim dedim, postaya koyup  gonderdim. Ama yolda mi burada mi bilmiyorum, kayboldu.  Inat ettim tekrar gonderecegim derken.. bu sefer Leo'nun annesine de bir hosluk edeyim dedim. Eger hala haberi olmayanlar var ise Beste'nin blogu icin tik tik:   http://bestebonnard.blogspot.gr/

 Sonucta bir pazar gunu ogleden sonrasi elimden bu cikiverdi. Yastiklarla birlikte kargolanip gonderilmeyi bekliyor simdi ama once yastiklar bir bitsin hele :)


5 Eylül 2012 Çarşamba

Prenses


Ulkelerden birinde kirmizi baslikli kiz- pamuk prenses arasi bir prenses yasarmis. Tek istegi duvarlarda resminin yer alip  guzelligini herkesin gormesi imis. Ne yapsa ne etse de bu dilegini yerine getirememis.  Gunlerden bir gun kecelerle hasir nesir olmayi seven bir kadin prensesin bu istegini duymus. Almis eline kalemi, patron kagidini, kasnagi , keceleri baslamis prensesin masum yuzunu islemeye.  Dilegi yerine gelen prenses facebook statusune  gore o gun bugundur  mutlu mesut yasiyormus.

Gokten uc elma dusmus. Birini Dilos yemis, birini Sutlac'a oynasin diye vermis, digerini de kece islerken model olarak kullanacak diyorlar. :))

4 Eylül 2012 Salı

Merhaba

Icindekileri dokmek icin bazıları kalem alir eline bazilari firca. Ben hemen hemen bir yildir bu isi kecelerle yapiyorum. Once hobi olsun diye iki metre kumasla basladigim sey giderek hobi isini asti. Corabinin sokugunu dikemeyen elime igne , iplik ve makas yavas yavas alisti. Hem bence de yakisti.

Facebookta paylastiklarim bana yetmemeye baslayinca ve sevgili Ozlem'in - eksik olmasin- tesvikleri de bitmeyince   artik zaman ayirmak gerektigine karar verip   sonunda "vira Bismillah" dedim . Ben de blogger oldum.

Bazen yasadigim yerden, bazen yedigimden ictigimden, bazen hayattan; cokca da sevgili kecelerimden bahsetmek  istiyorum. Kafamda cok sey var, umarim tombik ellerim ona yetisir.

Haydi, baslayalim mi artik?

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...