25 Ağustos 2014 Pazartesi

Sip-sak Simsek Mc Queen

Ne yalan söyleyeyim, çocuklar için gelen siparislerden daha ok keyif alıyorum. ( Zaten siparişlerin % 90'ı da çocuklar için geliyor ) :)

Mail kutusunu ne zaman 4-5 gün kontrol etmezsem mutlaka acil bir sipariş buluyorum. Elif Hanım'İn siparişi de onlardan biri idi. Doğum günü kutlaması olunca elimdeki 400 parçalık vaftiz siparişine " sen bir gün bekle bakiim" dedim ve işe giriştim.

Daha önce de Şimşek Mc Queen yapmıştım ama bu seferki daha bir güzel oldu. Demek ki bundan sonraki sipariş daha da güzel olabilir.

Bu sefer direk t-shirtün üstüne değil de önce bir kumaşın üstüne işledim ve sonra hepsini birden diktim. Daha pratik oldu ayrıca minnaklar büyüdüklerinde anneleri sadece aplikeyi söküp başka bir kıyafetin üzerine dikebilirler.

Ben beğendim siz de beğenin hadi :))

Güle güle giysinler


Önce eskizi bir kağıda çiziyorum ki sonra puzzle misali parçalara ayırabileyim.
Ali 1 yaşında 

Furkan ise 3.  Kapuşonlu montun ön tarafında çok büyük bir arma vardı. Onu şimşeğimizin numarası olan  95 ile kapattım .
Gene kapüşon yüzünden ismi yukarı değil de alt kısma yazdım. Yukarı yazılınca isim her zaman görünmeyebilirdi. Yazı karakterlerinde de orjinal "Cars" yazı karakterini kullandım.



7 Ağustos 2014 Perşembe

Uctu Uctu Kucuk Prens Uctu!

Bir Kucuk Prens tutturduk gidiyoruz.

Zevkle calisiyorum sakin yanlis anlasilmasin.

Hele de musterilerimden ilginc fikirler gelince daha bir sevke geliyorum birlikte sekillendiriyoruz fikirlerimizi.

Bu sefer 150 adet bust seklinde Kucuk Prens yapmaya karar verdik. Elimde ekstra 350 adet daha var hepsi tamamlaninca 500 + Kucuk Prens yapmis olacagim son 2 ay icinde. ( isimlikler vs saylanmaz )

Musterim fistikli m&m's sevdigini soyleyince gitti cikolatali draje geldi minik torbalar icine doldurulmus   m&m's ler. Arada asirmadim ama gozum kaymadi degil :))


Arkalarina da birer magnet oldu bitti .

Isimlik icin ise yukarida da degindigim gibi cok orjinal bir fikir geldi sevgili musterimden .

Kucuk Prens yildizlara tutunsun ve gezegenini arkasinda birakarak havada suzulsun.  Fikir bu.

Eskiz bu :



Bitmis hali bu :




Son hali de bu :




Itiraf etmeliyim ki postur, anatomi vb gibi dersleri almadigim icin Kucuk Prens'in havada suzulurkenki modelini cikartmakta biraz zorlandim . Belki de bu konuda cesitli kaynaklari okumam gerekecek.

Kapi susu once hastane odasina sonra da evdeki oda kapisina asilacagi icin iplerin ayarlanmasi gerekiyordu. O isi de hallettik.

Sonuctan hepimiz memnunuz.

Biliyorsunuz Kucuk Prens cok calisilan bir figur. Ben cesitli defalar yapmaya calistim. Ama her seferinde farkli bir kompozisyonda degisik sekillerde olsun istedim. Kompozisyonlarim santimi santimine kadar kopyalandi. Bu kapi susunu de kopyalayacak "arkadaslara" simdiden kolay gelsin diyorum. Cunku birazcik zor :))))


1 Ağustos 2014 Cuma

Nils Holgersson'u hatırladınız mı?

Çocukken , ufacikken top oynamadan acıkıyorken beni çizgi film hastası yapan yapıtlardan biriydi Nils ve Ucan Kaz.

1984'te TRT'de yayınlanmaya başladığına göre o kadar  da ufacık değilmişim ama hepimiz naif çocuklardık oradan kurtarıyoruz. İşitme engelliler haber bülteninden hemen sonra 10:30'da başlardı ve o saatten sonra beni kimse ekranın karşısından ayıramazdı.

Bu muhteşem çizgi filmi izlemeyenler ya da kitabını okumayanlar için  tekrar edelim; Nils  ; İsveç'li yaramaz bir çocuktur. Hayvanlara eziyet eder. Ama bir cin tarafindan ufacık hale getirilir.. Cin Nils'i sadece ufacık yapmakla kalmaz bizim bızdık ayni anda hayvanların dilinden anlamaya başlayıp onlarla konuşur hale de gelir. Bu sayede çiftliklerindeki evcil kaz Morton'un yaban kazları ile uçmak istediğini öğrenir tam Morton'un uçmasını engellemek isterken birdenbire kendini onunla birlikte havada süzülürken bulur. Evcil kazlar uçamazlar ama Morton artık uçabilmektedir ( beni en çok etkileyen şey ) ve bu iki ahbap çavuşun  birbirlerinden başka güvenecek kimseleri yoktur.

Sonra gelsin serüvenler .. Coğrafya ve harita hastası olan benim için bulunmaz bir nimet dağ dağ ada ada gezilen koca bir ülke. Eğer hala rüyalarımda uçuyorsam , uçakla yolculuk yapmayı- çok korkmama rağmen seviyorsam-  tüm sorumlusu bu minik adam ve beyaz kazdır :)

Tilki Rex, Nils'in ucu düdüklü kırmızı şapkası, Mehmet Erbil'in seslendirmesi ile aklıma kazınan ufak sincabı.. Şimdi nereden esti bu nostalji sadede geleyim.

Hani nedensiz bir şekilde sevdiğiniz insanlar vardır. Ne uzun zamandan beri tanımışşınızdır ne de fazla vakit geçirmişşinizdir. Ama birşeyler ortaktır ve o hal hoşunuza gider. İşte Aris'in çocukluk arkadaşı , İskeçe'deki komşumuzun Türkiye'de yaşayan oğlu Umut da benim için böyle biri.  Neden böyle hissettiğimi şimdi anlayacaksınız:

Bu ilkbaharda kendisinden bir facebook mesaji aldım. Benden üniversitedeki odasının duvarına asmak üzere Nils ve uçan kazını keçe ile ufak bir pano şeklinde çalışıp çalışamayacagımı soruyordu. Çocukluğuma bu  kadar yer etmiş bir roman/ çizgi roman/ çizgi film kahramanı olan Nils ve kazının keçe ile panosunu yapmak beni inanılmaz heyecanlandırdı ve duvarında yerinin bile ayrılmış olması da onore etti. . Hemen Kübra ile görsel avına başladık  sonra  eski bölümlerinden biraz izledim.. Ama araya başka projeler ve siparişler girdi benim için çok özel olan bu panoyu biraz geciktirdim. Tembellikten değil, hakkını vererek yapmak istediğimden.


(Pano bitti ama yanına bir de kitap ayracı ister ki Selma Lagerlöf'un orijinal kitabının arasında da yerini alsın değil mi? Ama haha ayraç henüz bitmedi ne yazık ki. Bitince onu da göreceksiniz. )



  Gel zaman git zaman bugün yarın derken ben panoyu gönderemedim ama  gün Aris'in bana "Umut'u  gördüm Türkiye'den gelmiş sanırım bayrama " demesiyle hemen harekete geçtim. Panoyu paketleyip ertesi gün komşumuzun mütevazi bahçeli evinin  kapısını çaldım . İçimde hep aynı soru: "Tamam ben panoyu beğendim de bakalim sahibi beğenecek mi?"

Neyse ki korktuğum değil umduğum oldu Umut da Seçil de çok beğendiler. Sonrası sohbet, bayram tatlıları, gelsin kahveler...

Velhasıl diyeceğim şudur ki ;

Teşekkür ederim bu siparişle çocukluğumda o döneme  dair  anıları   ve aynı saf ve salak heyecanı tekrar yaşadım.

Ve sana da teşekkür ederim Selma Lagerlöf şimdi hatırlayınca bile içimi ısıtan bu güzel kitap için .

" Nils.. Come on Nils... Come on up.."

Bonus1 : 20  Isvec kronunda bizlere göz kırpan Selma Lagerlöf ve Nils için buraya ,
Bonus 2 : Çizgi filmin unutulmaz girişi için buraya  tıklayabilirsiniz.

Hamis : 2 ay ara verdikten sonra kendime gelmemi saglayan adasima tesekkur ederim.  Düşen uçaklar, kesilen kafalar, öldürülen çocuklar, toprak altına kapatılan madenciler  beni fena etkiledi bir süre yazamadım napiyim..


 

 

13 Mayıs 2014 Salı

Instagram ile pazartesi numero 5

Teknolojinin cani sagolsun. Su anda Tuz Golu'nun oralardan bir yerden bildiriyorum. Otobus ile Aksaray'dan Istanbul'a gidiyorum. Orada birkac saat mola verip Mahmutpasa ve Kapalicarsi'ya dalip aksam otobusu ile Yunanistan'a uzayacagim.
Gecen hafta benim icin cok keyifli idi. Anneler gununu de bahane ederek nice zamandir gormedigim kardesimi, ailesini, annemi, babami, anane ve teyzemi ziyaret ettim. Hatta ananeye haber vermedik dun beni karsisinda gorunce sevincten ve saskinliktan agladi. Kocaman kadincagizi aglattigim icin cok utandim ama en azindan mutluluk gozyaslariydi. Bu sekilde kendimi teselli ettim.
Bence en guzel hediye hasretlerin bitip kalplerin bir araya gelmesi.

Efendim gelirken bavulum da dolu idi tabii ki. Bir buyuk bir kucuk iki bavul. Buyuk bavul full Turkiye siparisleri. Gelmisken onlari da getirdim postaya vermek yerine. Isin garibi hepsi de  Kucuk Prens..
Bu kadar tesaduf olur.
Hem de irili ufakli :))

Irili olan bu :))


1 metrelik bir Kucuk Prens.. Yanindaki yakisikli da kucuk yegenim Ata olur. 


Ufakli Kucuk Prensler de bunlar:




Anneler gunu demisken.. Biz karar verdik kimse birbirine hediye almiyor. Onun yerine sıkı sıkı sariliyoruz. Yalniz kardisim Berna alternatif bir hediye olayina giristi ve anne+ 2 kizi olarak Angara gecelerine aktik.

Annemle olan fotograf kayitli su anda pc'de. Uclu fotografimizi da en yakin zamanda ekleyecegim.


Daima hatirlanacak bir gece idi. Kardisime cok cok tesekkur ederiz. ( Bernos muck muck ) 


Evimi, kedilerimi ve de Aris'imi ozledim. Onlara kavusacagim icin mutluyum ama burada da ailemin ozlemi var. Ozlem sen ne fena biseysin..  ( Ozlemaki'm sen haric. Sen kalpten sevdigim tek ozlemsin )

Bu sefer donus Ulusoy ile degil Metro ile.. Bana sans dileyin :)))

5 Mayıs 2014 Pazartesi

instagram ile pazartesi numero 4 : Pambiklar ve cuceler

Instagram isi giderek beni sarmaya basladi. Habire fotograf yukluyorum. Bakalim sonumuz nereye varacak :))

Instagram'da beni "unicodeco" adiyla bulabilirsiniz.

Bugunku fotograflar gecen hafta paylastigim Pamuk Prenses ve eslikcisi cucelerin bitmis halleri.

Dogum gunu partisi icin dagitilacaklar ama ev sahibesi Eftychia simdiden yazmis ben bunlara kiyamam mutlaka bir tanesini kendime saklarim diye :))

Narsistlik yapip yaptigim seyleri begeniyorum ama bu sefer bu cuceler kopardi beni. Cok tatli oldular yahuu.

Bakiniz sekil 1-2-3-4-5-6.... :)))














Bu hafta Kucuk Prens haftasi idi ayrica belirtmeliyim. Cok fazla Kucuk Prens yaptim. Dun de alisilmisin disinda daha buyuk boylarda bir tanesine basladim. Onu ve cocuklugumda benim icin yer tutan baska bir kahramanin panosunu yakinda paylasacagim. Bakalim bu yeni kahramanimiz da Kucuk Prens kadar populer olacak mi?

Unutmadan, bu gece Hidrellez. Isteklerimizi tum ayrintilari ile adrese postaliyoruz degil mi? Postane gul agacinin dibi oluyor bu durumda.

Tum dileklerinizin olmasi dilegiyle..


3 Mayıs 2014 Cumartesi

Kızkardeş

On tarafi cicek bahcesi yapilmis arka tarafi meyve agaclari ile dolu tek katli bir ev dusunun.

Yaz ikindileri kapisinin onune atilmis minderlerde komsularla cay icilen ille de beyaz peynir ve cilek - visne receli yenen kisin sobasinda her daim caydanligi tikirdayan bir ev.

Ben bu evde dogmadim ama benim icin cocuklugum o ev demek. Simdi gidebilsem belki  10-15 adimda gececegim bahcesi o kadar buyuk gelirdi ki icinde kaybolurum sanirdim. Cocukluk iste.
Ben o bahceli tek katli evde 6 muhtesem yil gecirdim.

Sonra ne mi oldu? Biz Nigde'ye tasindik. Bu Afyon'daki ananemin evini ve  bahcesini sadece tatillerde gorebilecegim anlamina geliyordu.

Nigde demek yeni bir okul demek, yabanci bir cevre demek, yalnizlik demek.  Bir de o yalnizliga arkadas gelen yeni bir kardes demek.

Evet Afyon benim icin bahceli ev idiyse, Nigde de kardesim demekti.

Once hic alisamadim. Annem bir gece gitti sonra geldiklerinde yanlarinda surekli aglayan bohcalanmis birsey vardi. Ne zaman yuzune baksam agliyordu. Annemi babami 6 sahane yilimi benden calmis gibiydi. Surekli aglayan bu bohcayi kucagima verip fotograf cektiler.

Alisma turlari :)

Kavgali doguslu buyumeye basladik. Ufff cok nazliydi yahu. Parmagimi degsem aglardi -ki bunun en buyuk silahi oldugunu kesfettiginde parmagimi degmesem bile agliyordu artik-.

Cok gecmedi Berna'nin Afyon'daki bahceli evde anane tarafindan bakilmasina karar verildi. Cunku annem calisiyordu ve biz iyi bir bakici bulamamistik. Bu sefer Nigde- Afyon haftasonu turlari basladi.  '70'li yillarin sonunda mumkunse her hafta sonu arabaya atlanir Afyon'a gidilir Berna sevilir hasret giderilir sonra gerisin geri donulur. Ayrilik zor is.

Bu sekilde bir muddet ayri idare ettik. Artik hasrete dayanamayan babam bir gece Berna'yi alip getirdi sabah yatagima birakti. Taht savaslari da bu sekilde baslamis oldu :))) Malum, ortada paylasilamayan bir anne- baba, teyze, anane ve buyukbaba vardi.

Ben inek sayilacak kadar caliskan ama bir o kadar uyuzdum. Kitap okumaktan evde oturmaktan baska birsey bilmezdim. Berna okumayi pek sevmezdi ama halkla iliskiler uzmani, mahallenin sevgilisi, uzun yaz aksamlarimin kabusu- cunku hep disarida oynayacagim diye kaybolurdu ve surekli onu aramak zorunda kalirdim- , o yasinda halkla iliskileri yalamis yutmus gicik biseydi iste :))) Ustelik benden zayifti. Hala da zayif bohuhuhu..

Sinir oluyordum ve dokunamiyordum cunku eli cok agirdi. Ama iyiniyetli ve  safti. O kadar cok kitap okumanin bir sonucu olsa gerek kendimce bir yol buldum. Rock'n roll yaparken hic istemeden kaza eseri kizcagizi elimden dusuruyordum. Berna'ya gore bu muzik esliginde dans etmek benim icin ise artik birak satasmayi cimcikleyemedigim kardesimden intikam almak demekti. Akrobatik dans figurleri yaparken kac kere haliyi optugunu hatirlamiyorum. Simdi dusunuyorum da iyi ki birsey olmamis.



Buyurken geceleri hep kabus gorurdum. Uyandigimda usulca Berna'nin yanina gider "Allahim yemin ederim bir daha kardesimle kavga etmeyecegim hep iyi gecinecegim ama nolur kabus gormeyeyim " diye dua edip kizcagiza korkudan oyle bir sarilirdim ki sabah uyandigimizda ikimiz de terden sirilsiklam olurduk Gece verilen sozler ertesi gun unutulurdu tabii ki.

Sonra .. Sonrasi ergenlik, universite, ayrilik, evden cikis, asilik yillari. Araya gene ozlem girmisti ama biz birbirimizi ne kadar ozledigimizi  hic itiraf etmedik.

Aradan gecen bu kadar yila bakiyorum da kucukken ne kadar kiskansam da sinir olsam da  zaman zaman darilsak, kapris kiyamet birbirimize girsek de insanin kardesi hele de bir kizkardesi olmasi sahane birsey. Yoksa kiminle cok anlamsiz birsey icin dakikalarca gulerdim, bazen hic konusmadan anlasabilirdim?

Kimin varligini hissettigimde icimden derin bir oh cekebilirdim?

Iyi ki dogmussun kuzu.

Seni seviyorum..

Bu yazi en icten duygularla  dogum gununu kutlamak icin 3 mayis 2014 sabah saat 09:10'da yazildi.

28 Nisan 2014 Pazartesi

Instagram ile pazartesi numero 3

Instagrami gec kesfettim ama giderek daha fazla hosuma gidiyor. Gecen haftadan beri takipci sayim artti. Sevincliyim... Instagram adresim: unicodeco

Bu hafta hep minicik seylerle ugrastim. Postaladiklarim var postaya verilmeyi bekleyenler var, benimle birlikte Turkiye'ye gidip oradan kargolanacaklar var.  Yuzde 70'i de Kucuk Prens . Sevgili S. Exupery'ye ne kadar tesekkur etsem azdir. Cocuklara buyuklere sahane bir eser birakti. Ayrica bu sabah siparis defterime  soyle bir baktim da anahtarlik, isimlik, vaftiz sekeri yaninda sus, kitap  ayraci canta .. gecen yildan beri tam 285 tane Kucuk Prens yapmisim. Bunun icin de ayrica tesekkur ederim.

Adetli siparis geldiginde hepsini bir seferde bitirmiyorum. Once kafalar, sonra vucut, sonra botlar en son olarak da mantosunu yapiyorum. Daha duzgun  oluyor ve daha cabuk bitiyorlar.

Bu haftanin instagram fotografinin hikayesi de bu :)


Bu hafta asiri yuklu bir programim var. Gozlerim biraz yorgun, sol elimi dun firinda yaktim. Ama geen de sukur bu haftayi atlatirsam rahatlayacagim.

Bana guc kuvvet dileyin.

Iyi haftalar dilerim..

21 Nisan 2014 Pazartesi

Instagramda bu hafta numero 2

Merhabalar, herkese iyi haftalar..

Instagram adimi yazarak baslayayim yaziya: unicodeco

Nasil gecti haftaniz? Ben Ulusoy macerami tamamlayip sag salim evime ulastiktan  sonra iki gunde kendime zor geldim. Yaslaniyorum artik amanin!.. Yakini net gorememekle basladim, bir gece uykusuz kalinca saftim kaydi  o zaman iyice anladim. Beni yenemezsiniz ey yillar! Yaslanabilirim ama icimdeki o saftirik cocuk asla buyumeyecek tamam mi?
Neyse yillar ile kozumu sonra paylasirim. Ne demistik iki hafta once? Artik pazartesileri instagramin olsun di mi?  Her hafta yazmam gerektigi halde gecen hafta yaziyi yayinlamayinca bastan su koydugumu sanmayin. Mazeretim var. Gecen hafta dunyanin dort bir yanindan yaptigimiz bulusmalara bir yenisini ekledik ve Istanbul'da bulustuk. Nerelerden mi geldik? Rusya( Mira'nin deyimiyle Rosya ), Fransa, Isvicre, Ingiltere, Birlesik Arap Emirlikleri, Yunanistan, bunun yani sira Istanbul, Antalya ve Izmit..  Benim gelisimi bilen cok fazla insan yoktu o yuzden cogu arkadasa surpriz oldu. Yedik, ictik, gulduk. Caddebostan Cafe Nero'da o saatte oturanlarin bizi unutabileceklerini sanmiyorum epey gurultu yaptik. Oradan baska bir yere gidildi ve finalde bize "Bostanci deniz otobusu iskelesi surada azicik yuruyuverirsiniz" diyince inandik. Megerse 5.5 km imis. Yurumekten yana problemimiz yok hem de ne guzel konusa konusa gittik iskeleye ama gene de SURASI DEGILMIS. :))))



Elimdeki siparisler sirada birbirlerinin uzerine cikmis durumda. Gece gunduz Turk filmlerindeki fedakar  anneler gibi elimde igne calisiyorum. Bir kafaya yarim uzun basortusu eksik. Ama ne diyoruz, sukur sukur sukur..

Asagidaki instagram fotografi da mayis ayinda yapilacak bir partide verilecek hediyelerden. Bildiniz! Parti temasi Pamuk Prenses ve 7 cuceler :)) Bu partiyle Derya yeni isi icin kollari sivayacak ben de ona elimden geldigi kadar yardimci olacagim. Ilerleyen gunlerde onun bilgilerini de paylasacagim.

Iste Pambik Prensesimiz. Tam 8 cm  ve yaka ignesi olarak hayatina devam edecek :))




19 Nisan 2014 Cumartesi

Yunanistan'a Ulusoy ile gelmek mi ? Bir daha dusunun!

Yunanistan'a geleli hemen hemen 5.5 yil oluyor. 2 yil da oncesinden hesaplarsak demek ki tam 7.5 yildir Yunanistan- Turkiye arasi otobusle gidip geliyorum.
Neden o kadar yolu otobusle gidiyorsun diye sorabilirsiniz. Ucak ne yazik ki Selanik'e iniyor ve Selanik- yasadigim sehir arasi 2.5 saat. O yuzden direk otobusle gelmek daha mantikli.
Bu 7.5 yil icinde cesitli otobus firmalari kullandim. Ama % 90 Metro ile gidip geldim. Gecen aylarda Ulusoy firmasinin Selanik'in en buyuk acentalarindan biri ile Yunanistan icin ortak hareket edeceklerini duyunca denemek istedim.
Istanbul'dan otobuse bindigimizde otobusumuz gayet temiz, şık idi ve hersey yolunda gorunuyordu.
Toplam 8 yolcu saat 9'da basimiza gelecekleri bilmeden otobuse bindik.
Geceyarisini yarim saat gece Turk gumrugune girdik. Pasaport kontrolunden gectik ve sofor bize otobusten bavullarimizla birlikte inmemizi , otobusun x-ray e gonderilecegini soyledi. Acikcasi ben bundan huylanmadim cunku bazen rutin bir sekilde bu uygulama yapiliyor, bazen bavullar da araniyor. En fazla yarim saatlik bir gecikme demek .

Aradan bir saate yakin bir sure gecti. Ortada ne otobus ne de sofor gorunuyordu. Merak ettik oradaki gumruk polisine aramanin neden bu kadar uzun surdugunu sorduk. O da bize bu otobusle Yunanistan'a gidemeyecegimizi soyledi. Sok icinden nedenini sorduk. Bu sekilde yolcu tasiyan otobuslerin sinirdan gecmesi icin belli bir yolcu dolulugunu saglamasi gerektigini aksi takdirde sinirdan gecemeyecegini soyledi. Yani biz de gecemiyorduk.

Ama otobus yola cikmadan bu yuzdenin varligini bilmiyor muydu? Hem de Ulusoy gibi yurtdisinda da yillardan beri yolcu tasiyan bir firma?

Gumruk polisi tabii ki Ulusoy'un bu durumu bildigini ama sansini deneyip belki gecerim diye yola ciktigini soyledi.

Panige kapildik. Yolculardan bir tanesi Alexandropouli'den Girit'e giden ucagini diger ikisi de feribotu kaciracaklardi.

Bir sure sonra sofor otobusuyle ortaya cikti. Ne olacagini sorduk . Cok profesyonelce bir yanit verdi. " Bilmiyorum ben zaten bu hatta ilk defa ciktim zaten otobus de bana zimmetli degil". Harika degil mi? Aynen Istanbul'da "ben karsinin taksisiyim adresi bilemem" diyen uyanik taksi soforleri gibi. ,

O dakikadan sonra toplam sekiz yolcu tavuk ardinda giden civcivler gibi soforun arkasini takip etmek zorunda kaldik. Cunku adam surekli olarak telefon ile konusuyordu  - ya da konusuyor gibi yapiyordu- . Bize bir cozum bulmasi gerektigini, Ulusoy gibi bir firmanin yolcularini bu sekilde ortada birakamayacagini  vs vs.. Bu arada cok komik de bir tiyatro dondu ortada. Yunanistan'dan gelen diger Ulusoy otobusu ile karsilastik. Diger otobusun soforu pesinde 4 tane yolcu getirip otobusu gecirecegini soyledi. Bir yarim saat bizi bu sekilde oyaladiktan sonra beraberindeki yolculari da alip gitti. Daha sonra resmi plakali bir arac gelip soforu aldi ve kameralarin gormedigi karanlik bir noktaya goturdu. Gitmeden once sofor siniri gececegimizi soyluyordu ama donuste ali al moru mor bir sekilde otobusun gecemeyecegini soyledi.

guldugume bakmayin 


Saka gibi. Buyuk bir kurumsal oldugunu iddia eden bir firma, yolu bilmeyen ve sorumluluk almayan bir sofor, olaylardan tamamen habersiz Yunan sofor ve asiri sinirli ve umutsuz 8 tane yolcu.

Bitmedi.. 2 yolcu 40 km uzakliktaki Alexandropouli'den arkadaslarini cagirdilar. Bilet paralarini iade almalari gerektigini soyledim. Biraz zor olsa da geri alip gittiler. Kaldik 6 kisi . Sofore iki ulke arasinda calisan taksileri aramasini en azindan o sekilde bizi varis noktasina ulastirmasi gerektigini soyledik. Soforun cevabi "tamam bulun taksiyi" oldu. Cok ama cok yogun israrlarimiz sonunda bir taksi telefonuna ulasti -ki bu cidden zor degildir cunku duty free dukkaninda ve kapilarda bu taksilere ulasacaginiz telefon numaralari hep vardir. Her neyse, Asagikoylu Ibrahim adinda bir soforu aradi, konustu. Ibrahim bey 6'ya ceyrek kala geliyorum dedi, icimize biraz su serpildi.

Bu arada gun agardi, kuslar otmeye basladi, biraz isinmak icin otobuse girdik. 2 yolcu daha kendi imkanlari ile gittiler biz 4 kisi kaldik.


gun agardi kuslar otusuyor biz hala bekliyoruz

bombos bir otobus 

Saat 6:30 oldu, 7 oldu ne taksi var ortada ne Asagikoylu Ibrahim Bey.  Otobusumuzun soforu de daha fazla arama yapmayi telefonunun pili bittigi icin kabul etmiyor :) Muhtesem bir durum. Bu arada hepimizin sinirleri bozuldu gulup dalga geciyoruz. Yunan sofor iletisim kuracagi tek insan olan bendenize  bel baglamis durumda. Aslinda acinasi durumdayiz. Soforle zaman zaman sertlesen tartismalari filan hic yazmiyorum bile.

Gumruk kapisindan Turkiye'ye giris yapan her araca buyuk bir umutla belki taksidir diye bakiyoruz. Ama heyhat ambulans bile geldi bizim taksi gelmedi. Nihayetinde kurtaricimiz Asagikoylu Ibrahim Bey saat 7 civarinda otobusun yanindan korna calarak gecti ve gitti. Issiz adada uzaktan gecen yelkenliyi kacirmis kazazedeler misali bakakaldik giden taksinin ardindan. Otobus soforu lutfen aradi ve taksinin icindeki yolculari birakip donecegini bizi alacagini soyledi.
Saat tam 07:30 'da taksi geldi, biz bavullarla hemen taksiye yapistik icine gectik oturduk. Yunan sofor ayrilirken artik bana "filenada mou" yani canciger arkadasim diye hitap ediyordu. :)

En mutlu an!. Taksi geldi biz taksiye yapistik :)


Sinirdan tam ciktik oh ne guzel derken Cahit Bey fotograf makinasini unuttugunu farketti. Don geri makinayi al tekrar cik.. Bir turlu su gumruk sahasindan cikamiyoruz nasil bir sanssizlik!..

siniri geciyoruz yuppiiiii yasasiin elaaaaa


Iki ulkeyi birlestiren kopruyu gectik, pasaportlarimizi Yunan polisine onaylatip girisimizi yaptik. Asagikoylu Ibrahim Bey sagolsun beni evin kapisina kadar birakti. Birbirimize el salladik ve ben bitkin bir sekilde eve yollandim.

Bu yolculuktan bana kalanlar:

Otobuste servisin kahve- kek- internet baglantisi- dokunmatik TV ekrani degil bir  sorun ciktiginda o sorunu cozmek demek oldugunu  ogrendim.
Cok degerli iki insanla tanistim. (Cahit Bey ve Nilgun Hanim. Bir nevi 6.5 saatlik kader ortakligi yaptik. )

Ve bir daha Ulusoy ile Yunanistan mi? Asla!...  Daha bastan sinirda problem yasanacagini bilen , sorun yasandiginda da kirk dereden sorun getiren "kurumsallasmis" bir firma? Kalsin.


7 Nisan 2014 Pazartesi

Instagram savul ben de geldim.

 Eveeeet secim geldi gecti, ezdi de gecti, yakti da gecti, caldi cirpti da gecti. Detaya girmeyecegim cok sinirim bozuluyor.

Tum duzensizliklere, haksizliklara ve kara bulutlara ragmen bahar geldi icimiz gene kipir kipir. Bahar kelimesi Yunanca acilis, uyanis anlaminda kullaniliyor. Ne guzel bir tanim degil mi? Tum doga, hayvanat, nebatat, insanat uyandik valla bir de kafaca uyansak daha guzel olacak ya neyse.

Instagram mecrasina ben de daldim bahar ile birlikte , onu haber vereyim dedim. Aslinda ocak ayindan beri oradayim ama duzenli olarak fotograf paylasmaya yeni basladim. Hem buradan da duyurmamistim niye atlamissam.

Buyrunuz instagram adresim: unicodeco . Ilerleyen gunlerde bloga bir de gadget ekleyecegimdir.

Tatatataaaaaam duyan duymayan olmasin pazartesi gunlerini mutevazi blogumun instagram gunu ilan ediyorum. Artik gunun anlam ve onemine gore dukkanda ne varsa onu paylasacagim. Bugunun temasi bahar ve  su zilli kiz.


Daha once de yapmis oldugum bir bebek etegine fisto koyduk biraz daha susledik.


Detay manyagiyim artik beni taniyorsunuz.

Hadi duyan duymayan gelin beni bulun instagramda. Bekliyorum ona gore.

Umarim guzel bir haftaya baslamissinizdir.


23 Mart 2014 Pazar

OZGURLUGUMUZ KISITLANAMAZ!




Bu bir ortak yayındır. Bu konuya duyarlı birçok blogda bugün bu yazıyı göreceksiniz.
***
Özgürlüğümüz kısıtlanamaz
#TwitterBlockedinTurkey
T.C. Anayasası
VIII. DÜŞÜNCEYİ AÇIKLAMA VE YAYMA HÜRRİYETİ
Madde 26
Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma haklarına sahiptir.
Dün gece yarısı ülkemizde anayasa ihlal edilmiştir. Uluslar arası bir sosyal paylaşım ağı olan Twitter’ a erişim farklı mahkeme kararları ile engellenmiş, halkın kendisini ifade etme ve haber alma özgürlüğü kısıtlanmıştır.

T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan dün Bursa’da düzenlediği seçim mitinginde “Twitter mwitter, hepsinin kökünü kazıyacağız Uluslararası camia şöyle der, böyle der hiç umurumda değil. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’ nin gücünü görecek.” dedikten ve Başbakanlık Basın Müşavirliği’ nin “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bazı linklerin kaldırılmasına ilişkin mahkemelerden çıkarmış oldukları kararların uygulanması konusunda Twitter yetkililerinin duyarsız kaldıkları bir süreç söz konusudur. Mahkeme kararlarını umursamama, hukukun gereğini yerine getirmeme biçimindeki bu tutumda bir değişiklik gözlenmemesi halinde, vatandaşlarımızın mağduriyetini gidermek için teknik olarak, Twitter’ a erişimin engellenmesinden başka çare kalmayabileceği belirtilmektedir” açıklamasından sadece bir kaç saat sonra gece yarısı Twitter’ a Türkiye’den erişim yasaklanmıştır. Internet servis sağlayıcılarına ulaşan mahkeme kararları ile Twitter’ a ülke sınırları içinden erişim kapatılmış, mobil cihazlarda kullanılan 3G erişimi de aynı şekilde engellenmiştir.
Yasakların ve sansürün bir çözüm olmadığını, sosyal medyanın susturulamayacağını, özgürlüklerin sansür yoluyla kısıtlanamayacağını herkesin görmesi, bilmesi gerekir. Bunu dün gece Twitter yasaklandıktan kısa bir süre sonra DNS ayarlarında değişiklik yaparak veya VPN, Hotspot Shield gibi bazı programlar üzerinden mecraya giren milyonlarca Türk kullanıcısı da göstermiştir.
Sayıları 12 milyona yaklaşan Türkiyeli Twitter kullanıcıları #TwitterBlockedinTurkey etiketiyle konuyu bir saat içinde Twitter’ da dünya çapında en çok konuşulan etikete taşımış,farklı etiketlerle gece boyunca TT listesinde kalarak, dünya kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Yasaklamadan sonraki ilk 4 saat içinde 2,5 milyondan fazla Türkçe tweet gönderildiği hesaplanmaktadır. Şu anda dünya basını Türkiye’deki Twitter yasağını öncelikli haber olarak vermekte, bunun özgürlükleri baltalama yönünde bir girişim olduğunu söylemektedir.
Biz, ülkemizin geleceğini oluşturacak çocukları yetiştiren anne babalar olarak Gezi Parkı direnişi ile tırmanan ve 17 Aralık süreciyle hızlanan şiddet ve sansür uygulamalarını esefle izlemekteyiz. Türkiye’ nin gerçek demokrasiden gün be gün uzaklaşmasından, meclisinden medyasına, emniyet güçlerinden yargısına kadar her türlü sistemin çivisinin çıkmış olmasından derin bir endişe duymaktayız.

Dün geceki yasak kararıyla Türkiye dünya üzerinde Twitter’ a erişimin engellendiği Çin dışındaki tek ülke olmuştur. Bunun utancı ve ayıbı bu yasağı getirmeye cesaret edenlere ait olmakla birlikte, ağırlığını omuzlarımızda taşımaktayız.
Bu ülkenin gelecek nesillerinin özgür bireyler olarak büyümesini en çok isteyen ve bunun için emek veren anne babalar olarak hükümetin son aylarda giderek artan baskıcı tavırlarını kabul etmiyor ve bu sansürü şiddetle kınıyoruz.
Herkesi gerek internet üzerinden, gerekse etrafımıza bu durumu anlatarak konuyu protesto etmeye ve nihai olarak da 30 Mart 2014 Pazar günü yapılacak olan yerel seçimlerde vatandaşlık hak ve sorumluluğu olan oy kullanma görevini mutlaka yerine getirmeye davet ediyoruz.
Blogger Anne ve Babalar

16 Mart 2014 Pazar

Ucur beni ruzgar


Ucur ,  savur saclarimi, bana o  guzel bahar kokularini getir
Meyve dolu agaclarda neseli kuslar sakisin
Bulutlar yesil cimenlere sevgi yagdirsin
Uzatsin kafasini merakli bir sarman bir de tekir.

Ucur beni ruzgar,
Ucur, cunku cocuklar salincaga yakisir.
Hastane yataklarina, mahkemelere, mezarliklara degil.




13 Mart 2014 Perşembe

Berkin icin

Sevgili Kece Sepeti takipcileri...

Orijinali Ahmet Coka'ya  ait olan asagidaki cizimi keceye aktarmistim dun biliyorsunuz.



 Dunden beri o kadar cok siparis vermek isteyen oldu ki  anlatamam.. Ama siparis almayi  iki yonden etik bulmuyorum.

Birincisi ; Berkin ve ailesinin odedigi bu agir bedel uzerinden asla ve asla para kazanmam. Bunu firsatciliga cevirmem.

Ikincisi ; orijinali bana ait olmayan bir cizimi pazarlamam..

Gonul ister ki herkese hediye olarak yapayim ama o da namumkun..

Ama birsey yapmak istiyorum. Isterseniz bu bloga Berkin icin guzel dileklerinizi yazin. Ben aralanizdan 5 kisiye hediye olarak gondereyim.. Lutfen bunu bir cekilis olarak adlandirmayin. Kesinlikle blog okur sayisini arttirmak ya da blog reklami yapmak icin degil sadece ve sadece gonul birligi sagladigim insanlara bir hediye vermek istedigim icin bunu yapiyorum..

Sevgilerimle...


12 Mart 2014 Çarşamba

Melekler korusun seni kuzum

Simdiye kadar keceyi hep siparis uzerine , ticari amacli ya da hediye  vermek icin calistim. Dun ilk defa kendim icin daha dogrusu Berkin icin birsey yapmak istedim.
Cizimin orijinali Ahmet Coka'ya ait. Umarim izinsiz esinlendigim icin kirilmamistir.

Berkin oglan hep benimle birlikte calisma masamin bir kosesinde olacak. Ben unutmam ama gene de dursun orada karsilikli bakisayim kara gozleri ile.


11 Mart 2014 Salı

"Ozgurluk kuslaridir artik o kapkara cocuk kaslarin.. " ( 14-15-16 ve 60 )




  • 14

Bu  ulkede 14 yasindaki bir cocuk ekmek almak icin evden cikti. Polislerin atesledigi gaz fiseginin kapsulu  kafatasini parcaladi. Agir yarali olarak hastaneye kaldirildi.  Aslinda cocuklugundan vurulmustu. 296 gun hastahanede yogun bakimda kaldi.




  • 15
Bu sabah yasam savasini kaybettiginde 15 yasinda idi. 



  •  16

Hastaneye 46 kilo girdi, vefat ettiginde ise sadece 16 kilo kalmisti.




Kapilara sessizce ve onurla asilacak tek bir ekmek belki de senin icin verilecek en buyuk tepki kuzum..  Inan bugun kimsenin kursagindan o ekmek gecmeyecek..





Hamis: Bir de 60 rakami vardi degil mi? Onu da unutmayalim.

60
Bal -kaymak yiyip gunde 7 saat uyuyabilen birinin ulasacagi ortalama yas.

9 Mart 2014 Pazar

Kopyala- yapistir ! Yapmayan Pikacu!

Eger el emegi ile ilgili siparis almak istiyorsaniz  ortaya cikarmak icin saatler harcamayin,
Eger yemek tarifi  verecekseniz  oturup o yemegi yapmaya hiic ugrasmayin.
Yapmaniz gereken sey cok basit size soyleyeyim:
Once biraz yorulacaksiniz. Internette blog, Facebook sayfasi vs vs biraz arastirma yapacaksiniz.
Sonra  hosunuza giden, zevkinize uyan ya da ticari bir gelir edeceginizi dusundugunuz fotograflari acilen kopyalayip bilgisayarinizin masa ustune indireceksiniz.
Ama uyarmaliyim ki parmaklariniz azicik yorulacak..

Sonrasi kolay. Koyun o kopyaladiginiz  fotograflari bloglariniza, facebook sayfalariniza. Utanmadan ustunden siparis alin , yemekleri kendiniz yapmis gibi gururla sergileyin.

Sizden mutlusu yok.

Ha birkac deli tutar da size "kardesim bu yaptigin ne , neden kendine ait olmayan seyleri kendininmis gibi paylasiyorsun" ya da " "baskalarina ait oldugu gun gibi asikar olan fotograflari ornek gosterip neden siparis almaya calisiyorsun" diye sorarsa; onlari kiskanclik ile, isi gucu olmamakla ve "pikacu"lukla suclayin :)))

Bugun ben ve birkac arkadasimin  yardimi ile boyle bir sey yasadik.

Alinti yapilan fotograflar bana ait degildi ama icim almadi. Oturdum ozelden mesaj yazdim. Ters cevap alinca acikca Facebook sayfasina yazdim ama orada da ayni cevabi aldim. Arkadaslarimi yardima cagirdim. Birlikte yaptiginin kotu birsey oldugunu anlatmaya calistik. Bu arada fotograflari calintilanmis   kisileri buldum, mesaj attim.  Tam 3 saatin sonunda -belki de korkudan bilmiyorum- sayfasindan fotograflari sildirmeyi basardik.

Bu arada sayfanin sahibi bana " pikacu" dedi :))

Boylece hayatimda ilk defa pikaculukla suclanmis oldum .. Kotu bisey mi bilmiyorum. Bilen var ise haber versin lutfen.

Diger bir konu.. Beni blogger yapan sevgili Ozlemakim  artik blogunu sadece bildigi kisilere acmaya karar verdi. Cunku yaptigi onca yemegin, cektigi fotograflarin calinmasindan sitki siyrilmis durumda. Emek kopyalayip kullaninca nasil mutlu oluyorlar cok merak ediyorum.


Bloga bugun  guzel bir isimi koyacaktim ama dikkatin bolunmesini istemedim. Sadece bu konuyu paylasmak benim icin cok daha onemli cunku.

Ve diyorum ki arkadaslar, aman diyim herseyin taklitlerinden sakininiz.



Yoksa bu abi gibi sinirli birilerine rastlayabilirsiniz.

:))))

5 Mart 2014 Çarşamba

Yasasin hayat!

Almanya'ya fuara giderken tam da ucaga binmeden once bir mesaj geldi e-mailime.
Mesajda Basak  " Dilos sana bu fotografi yolluyorum buna benzer iki tane yastik yapar misin" diye soruyordu.

bana seker hamurundan yapilmis gibi geldi sizce de oyle degil mi?

Gel zaman git zaman fotograf gercege donustu, iki tane yastik cikti ortaya..

Biri Derin,






 Biri Ilaria icin.





Ayri ayri paketledim zarfladim Turkiye'deki adreslerine yolladim.

Sonucta Basak mutlu, yastiklarin sahipleri mutlu, ben mutlu.

Yasasin hayat!






2 Mart 2014 Pazar

Kira Sarakosti'yi takdimimdir.. ( Η Κυρά Σαρακοστή )

Size iki hafta boyunca cesitli konserler izleyeceksiniz, kiyafet degistirip cesitli partilere gideceksiniz, ikinci haftanin sonunda da rengarenk kiyafetlerinizle sehri merkezinde muzik esliginde gecit toreni yapacaksiniz , istediginiz kadar icecek ve isterseniz sokaklarda dansedeceksiniz , hic kimse de sizi garipsemeyecek  desem?  

Kulaga hos geliyor degil mi?

Peki iki haftalik karnaval sonunda 40 gun boyunca et , sut, yumurta tuketmeyeceksiniz desem?

Eminim vejeteryanlar haricinde kimsenin kulagina hos gelmedi.

Yunanistan'da iki haftadan beri suregelen karnavalin bugun son gunuydu. 

Ortodoks inancina gore yaklasik 40 gunluk 7 haftalik bu orucun adi sarakosti. Saranda kelimesi 40 sayisini ifade ettigine gore ondan turetilmis olsa gerek. 

Sarakosti adiyla ozdeslesmis birini tanistiracagim sizlere. Adi Kira Sarakosti. Yani Sarakosti Hanim. 



Ama sizin bildiginiz hanimlara benzemez.

Mesela;

  • Agzi yoktur, cunku kendisi malum 40 gun boyunca oruc tutar.
  • Ellerini onunde kavusturmustur. Cunku dini butun bir hanim olarak kendini ibadete verir.
  • Basinda bir hac tasir.

  • Tam 7  tane bacagi vardir. Buyuk perhizin 7 haftasini ifade eder.

 7 bacak burada sirali duruken asagidaki fotografta bir bacak eksilmis bile :))




 Internet, akilli telefon, televizyon, radyonun bulunmadigi zamanlarda yasayan eski zaman insanlarinin 7 haftalik perhizi saymak icin akil ettigi Kira Sarakosti aslinda suslu bir takvim :))
Ne dersiniz zekice degil mi?

Kumastan , kagittan yapildigi gibi genellikle oldukca tuzlu bir hamurdan yapilip mutfakta yerini aliyor. 

 Bu noktada aklima gecen yil bu yaziyi yazma fikrini dusuren sevgili Papatya'ya tesekkur etmek istiyorum. Cunku onun sayesinde Sarakosti Hanim ile tanistim, tam bir yil bekledim , en sonunda zamani gelince aldim keceyi igne ipligi elime kivirdim kollari ve bir Kira Sarakosti de ben yapiverdim. 

Aramizda kalsin Aris bile bilmiyormus  o da benim sayemde ogrendi :)))


Hamis : Size bu iletiyi yazarken karnaval kutlamalari sona ulasmis yarim saatlik havai fisek gosterisi baslamisti. Sofi ve Mia patirtidan koltuklarin altlarina saklandilar.    Bana Gezi olaylarinda  tomalarin sıktigi suya, gaz fiseklerine ve bombalarina karsi koyabilmek icin  atilan havai fiseklerini hatirlattigi icin  bu ihtisamli gosteri artik eskisi kadar hosuma gitmiyor. Ayrica kuslari da etkiledigi ayri bir gercek.





17 Şubat 2014 Pazartesi

Artakalan

Insanlar gulsun, eglensin bir araya gelsin, mutlu olsun...

Ama oyle olmuyor iste.

Rahatsiz edici de olabilecegini gecen hafta garip  bir deneyimle ogrendik .

Onlar icin uzgunum cunku bu sabah gecen haftaki gonderiye  yuklemeyi unuttugum  bazi fotograflar oldugunu kesfettim.

Buyrunuz muhtesem Almanya bulusmasindan arta kalan gercek dostluk fotograflari :))


super bir 3 gun gecirdigimiz evden gercek eve donus sabahi


  Efsun bize emek emek atki ormus getirmis.


muhabbetsiz dolma sarilir mi hic?


bir elimde Camlica gazozu, masada simit ve demlikte cay





imece masasi


dostluk gibisi var mi?



Donus yolundan baska bir kare hava buz ve ben Beste'yi sabahin 08:30'unda istasyona dikmisim. Tren 08:55'te geldi :( 

Daha nice guzel bulusmalara.. Hangi cografyada oldugu onemli degil yeter ki kalpler bir olsun. Ama destinasyonlarda Ozlemakim icin Izmir , Meric-Bahar icin Berlin ve Italya tayfasi icin Floransa var. Ah unuttum. Kasim ayinda Ingiltere ve Isvicre de goz kirpiyor.  Basak cok uzaksin be kuzum sen bize gel.  Eylemlerimiz devam edecek. Cikinimizda azicik para ve cebimizde iki ay oncesinden aldigimiz ucuz ucak ve tren biletleri olsun yeter.

Sevginiz daim olsun



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...