1 Mart 2015 Pazar

Sahalara geri dondum ( yani donmus de olabilirim tembellik basa bela )

Tamam cok yazasim var ama araya bir suru is girdi gene Almanya'ya gittim geldim -ki o ayri bir yazi konusudur kesinlikle- elim isledi vs vs. Sozun kisasi yazamadim. Kendime kiziyorum baska kimseye degil. Oysa bir saat zaman ayirsam  oldu bitti.

Hadi bakalim baslayalim tekrar .

En taze haberle doneyim yesil sahalara.  Bugun yasadigim ufacik sehirde guzel bir etkinligin ilk adimi atildi. Xanthi Old City Trail. Turkcelestirmek gerekirse  Xanthi Eski Sehir Patika Kosusu.
Bilen bilir sehir yemyesil bir korunun eteklerine konuslanmis durumda. Eski sehir adi verilen mahalle tam bir gorsel solen sunar her zaman. Bu sefer de umarim yillarca surecek guzel bir etkinlige adini verdi.




Toplam kac kisi kostu bilmiyorum . 3 farkli ayakta kosu yapildi. Bir tanesi sehir meydanindan baslayip eski sehirin kenarindan gecip Panagia Kalamou manastirina kadar acimasiz sayilabilecek diklikte bir tirmanisi gerceklestirip sonra her yani yesillik olan patikalardan asagi inip eski sehrin hemen hemen tum sokaklarinin arsinlandigi 14.3 km'lik uzun kosu.  Digeri sadece eski sehir sokaklarinda gerceklesen 4.2 km'lik Old City kosusu ve son olarak da 1 km uzunlugundaki minik ayaklarin kosusu.



Izlemek cok eglenceli idi gercekten. Aris benimle "suradan suraya kosamazsin" diye kendince dalgasini gecti. Ben de cok kizdim ona ve ahdettim seneye ne yapip ne edip en azindan Old City kosusuna katilacagim. Hadi bakalim Halep oradaysa arsin burada!

Bir suru fotograf var. Fotograflar icin Xanthi Runners fotografcilarina cok tesekkur ederim. Fotografcilarin isimleri fotograflarin uzerlerinde yer aliyor.  Web sitesini burada bulabilirsiniz.






bu amca bile kosuyor benim de kosmam lazim 

1. Xanthi kosunun galibi Kavala'dan :)

Kosu ve doga severler eminim fotograflari da sevecekler. Cikin gelin bir sonraki yil sunun surasi burnunuzun dibi diyorum.
Aradan gecen sure icinde ne marifetler yaptim dedigim gibi onlar da baska yazilarin konusu..

Iyi bir pazar aksami dilegimle...



25 Ağustos 2014 Pazartesi

Sip-sak Simsek Mc Queen

Ne yalan söyleyeyim, çocuklar için gelen siparislerden daha ok keyif alıyorum. ( Zaten siparişlerin % 90'ı da çocuklar için geliyor ) :)

Mail kutusunu ne zaman 4-5 gün kontrol etmezsem mutlaka acil bir sipariş buluyorum. Elif Hanım'İn siparişi de onlardan biri idi. Doğum günü kutlaması olunca elimdeki 400 parçalık vaftiz siparişine " sen bir gün bekle bakiim" dedim ve işe giriştim.

Daha önce de Şimşek Mc Queen yapmıştım ama bu seferki daha bir güzel oldu. Demek ki bundan sonraki sipariş daha da güzel olabilir.

Bu sefer direk t-shirtün üstüne değil de önce bir kumaşın üstüne işledim ve sonra hepsini birden diktim. Daha pratik oldu ayrıca minnaklar büyüdüklerinde anneleri sadece aplikeyi söküp başka bir kıyafetin üzerine dikebilirler.

Ben beğendim siz de beğenin hadi :))

Güle güle giysinler


Önce eskizi bir kağıda çiziyorum ki sonra puzzle misali parçalara ayırabileyim.
Ali 1 yaşında 

Furkan ise 3.  Kapuşonlu montun ön tarafında çok büyük bir arma vardı. Onu şimşeğimizin numarası olan  95 ile kapattım .
Gene kapüşon yüzünden ismi yukarı değil de alt kısma yazdım. Yukarı yazılınca isim her zaman görünmeyebilirdi. Yazı karakterlerinde de orjinal "Cars" yazı karakterini kullandım.



7 Ağustos 2014 Perşembe

Uctu Uctu Kucuk Prens Uctu!

Bir Kucuk Prens tutturduk gidiyoruz.

Zevkle calisiyorum sakin yanlis anlasilmasin.

Hele de musterilerimden ilginc fikirler gelince daha bir sevke geliyorum birlikte sekillendiriyoruz fikirlerimizi.

Bu sefer 150 adet bust seklinde Kucuk Prens yapmaya karar verdik. Elimde ekstra 350 adet daha var hepsi tamamlaninca 500 + Kucuk Prens yapmis olacagim son 2 ay icinde. ( isimlikler vs saylanmaz )

Musterim fistikli m&m's sevdigini soyleyince gitti cikolatali draje geldi minik torbalar icine doldurulmus   m&m's ler. Arada asirmadim ama gozum kaymadi degil :))


Arkalarina da birer magnet oldu bitti .

Isimlik icin ise yukarida da degindigim gibi cok orjinal bir fikir geldi sevgili musterimden .

Kucuk Prens yildizlara tutunsun ve gezegenini arkasinda birakarak havada suzulsun.  Fikir bu.

Eskiz bu :



Bitmis hali bu :




Son hali de bu :




Itiraf etmeliyim ki postur, anatomi vb gibi dersleri almadigim icin Kucuk Prens'in havada suzulurkenki modelini cikartmakta biraz zorlandim . Belki de bu konuda cesitli kaynaklari okumam gerekecek.

Kapi susu once hastane odasina sonra da evdeki oda kapisina asilacagi icin iplerin ayarlanmasi gerekiyordu. O isi de hallettik.

Sonuctan hepimiz memnunuz.

Biliyorsunuz Kucuk Prens cok calisilan bir figur. Ben cesitli defalar yapmaya calistim. Ama her seferinde farkli bir kompozisyonda degisik sekillerde olsun istedim. Kompozisyonlarim santimi santimine kadar kopyalandi. Bu kapi susunu de kopyalayacak "arkadaslara" simdiden kolay gelsin diyorum. Cunku birazcik zor :))))


1 Ağustos 2014 Cuma

Nils Holgersson'u hatırladınız mı?

Çocukken , ufacikken top oynamadan acıkıyorken beni çizgi film hastası yapan yapıtlardan biriydi Nils ve Ucan Kaz.

1984'te TRT'de yayınlanmaya başladığına göre o kadar  da ufacık değilmişim ama hepimiz naif çocuklardık oradan kurtarıyoruz. İşitme engelliler haber bülteninden hemen sonra 10:30'da başlardı ve o saatten sonra beni kimse ekranın karşısından ayıramazdı.

Bu muhteşem çizgi filmi izlemeyenler ya da kitabını okumayanlar için  tekrar edelim; Nils  ; İsveç'li yaramaz bir çocuktur. Hayvanlara eziyet eder. Ama bir cin tarafindan ufacık hale getirilir.. Cin Nils'i sadece ufacık yapmakla kalmaz bizim bızdık ayni anda hayvanların dilinden anlamaya başlayıp onlarla konuşur hale de gelir. Bu sayede çiftliklerindeki evcil kaz Morton'un yaban kazları ile uçmak istediğini öğrenir tam Morton'un uçmasını engellemek isterken birdenbire kendini onunla birlikte havada süzülürken bulur. Evcil kazlar uçamazlar ama Morton artık uçabilmektedir ( beni en çok etkileyen şey ) ve bu iki ahbap çavuşun  birbirlerinden başka güvenecek kimseleri yoktur.

Sonra gelsin serüvenler .. Coğrafya ve harita hastası olan benim için bulunmaz bir nimet dağ dağ ada ada gezilen koca bir ülke. Eğer hala rüyalarımda uçuyorsam , uçakla yolculuk yapmayı- çok korkmama rağmen seviyorsam-  tüm sorumlusu bu minik adam ve beyaz kazdır :)

Tilki Rex, Nils'in ucu düdüklü kırmızı şapkası, Mehmet Erbil'in seslendirmesi ile aklıma kazınan ufak sincabı.. Şimdi nereden esti bu nostalji sadede geleyim.

Hani nedensiz bir şekilde sevdiğiniz insanlar vardır. Ne uzun zamandan beri tanımışşınızdır ne de fazla vakit geçirmişşinizdir. Ama birşeyler ortaktır ve o hal hoşunuza gider. İşte Aris'in çocukluk arkadaşı , İskeçe'deki komşumuzun Türkiye'de yaşayan oğlu Umut da benim için böyle biri.  Neden böyle hissettiğimi şimdi anlayacaksınız:

Bu ilkbaharda kendisinden bir facebook mesaji aldım. Benden üniversitedeki odasının duvarına asmak üzere Nils ve uçan kazını keçe ile ufak bir pano şeklinde çalışıp çalışamayacagımı soruyordu. Çocukluğuma bu  kadar yer etmiş bir roman/ çizgi roman/ çizgi film kahramanı olan Nils ve kazının keçe ile panosunu yapmak beni inanılmaz heyecanlandırdı ve duvarında yerinin bile ayrılmış olması da onore etti. . Hemen Kübra ile görsel avına başladık  sonra  eski bölümlerinden biraz izledim.. Ama araya başka projeler ve siparişler girdi benim için çok özel olan bu panoyu biraz geciktirdim. Tembellikten değil, hakkını vererek yapmak istediğimden.


(Pano bitti ama yanına bir de kitap ayracı ister ki Selma Lagerlöf'un orijinal kitabının arasında da yerini alsın değil mi? Ama haha ayraç henüz bitmedi ne yazık ki. Bitince onu da göreceksiniz. )



  Gel zaman git zaman bugün yarın derken ben panoyu gönderemedim ama  gün Aris'in bana "Umut'u  gördüm Türkiye'den gelmiş sanırım bayrama " demesiyle hemen harekete geçtim. Panoyu paketleyip ertesi gün komşumuzun mütevazi bahçeli evinin  kapısını çaldım . İçimde hep aynı soru: "Tamam ben panoyu beğendim de bakalim sahibi beğenecek mi?"

Neyse ki korktuğum değil umduğum oldu Umut da Seçil de çok beğendiler. Sonrası sohbet, bayram tatlıları, gelsin kahveler...

Velhasıl diyeceğim şudur ki ;

Teşekkür ederim bu siparişle çocukluğumda o döneme  dair  anıları   ve aynı saf ve salak heyecanı tekrar yaşadım.

Ve sana da teşekkür ederim Selma Lagerlöf şimdi hatırlayınca bile içimi ısıtan bu güzel kitap için .

" Nils.. Come on Nils... Come on up.."

Bonus1 : 20  Isvec kronunda bizlere göz kırpan Selma Lagerlöf ve Nils için buraya ,
Bonus 2 : Çizgi filmin unutulmaz girişi için buraya  tıklayabilirsiniz.

Hamis : 2 ay ara verdikten sonra kendime gelmemi saglayan adasima tesekkur ederim.  Düşen uçaklar, kesilen kafalar, öldürülen çocuklar, toprak altına kapatılan madenciler  beni fena etkiledi bir süre yazamadım napiyim..


 

 

13 Mayıs 2014 Salı

Instagram ile pazartesi numero 5

Teknolojinin cani sagolsun. Su anda Tuz Golu'nun oralardan bir yerden bildiriyorum. Otobus ile Aksaray'dan Istanbul'a gidiyorum. Orada birkac saat mola verip Mahmutpasa ve Kapalicarsi'ya dalip aksam otobusu ile Yunanistan'a uzayacagim.
Gecen hafta benim icin cok keyifli idi. Anneler gununu de bahane ederek nice zamandir gormedigim kardesimi, ailesini, annemi, babami, anane ve teyzemi ziyaret ettim. Hatta ananeye haber vermedik dun beni karsisinda gorunce sevincten ve saskinliktan agladi. Kocaman kadincagizi aglattigim icin cok utandim ama en azindan mutluluk gozyaslariydi. Bu sekilde kendimi teselli ettim.
Bence en guzel hediye hasretlerin bitip kalplerin bir araya gelmesi.

Efendim gelirken bavulum da dolu idi tabii ki. Bir buyuk bir kucuk iki bavul. Buyuk bavul full Turkiye siparisleri. Gelmisken onlari da getirdim postaya vermek yerine. Isin garibi hepsi de  Kucuk Prens..
Bu kadar tesaduf olur.
Hem de irili ufakli :))

Irili olan bu :))


1 metrelik bir Kucuk Prens.. Yanindaki yakisikli da kucuk yegenim Ata olur. 


Ufakli Kucuk Prensler de bunlar:




Anneler gunu demisken.. Biz karar verdik kimse birbirine hediye almiyor. Onun yerine sıkı sıkı sariliyoruz. Yalniz kardisim Berna alternatif bir hediye olayina giristi ve anne+ 2 kizi olarak Angara gecelerine aktik.

Annemle olan fotograf kayitli su anda pc'de. Uclu fotografimizi da en yakin zamanda ekleyecegim.


Daima hatirlanacak bir gece idi. Kardisime cok cok tesekkur ederiz. ( Bernos muck muck ) 


Evimi, kedilerimi ve de Aris'imi ozledim. Onlara kavusacagim icin mutluyum ama burada da ailemin ozlemi var. Ozlem sen ne fena biseysin..  ( Ozlemaki'm sen haric. Sen kalpten sevdigim tek ozlemsin )

Bu sefer donus Ulusoy ile degil Metro ile.. Bana sans dileyin :)))

5 Mayıs 2014 Pazartesi

instagram ile pazartesi numero 4 : Pambiklar ve cuceler

Instagram isi giderek beni sarmaya basladi. Habire fotograf yukluyorum. Bakalim sonumuz nereye varacak :))

Instagram'da beni "unicodeco" adiyla bulabilirsiniz.

Bugunku fotograflar gecen hafta paylastigim Pamuk Prenses ve eslikcisi cucelerin bitmis halleri.

Dogum gunu partisi icin dagitilacaklar ama ev sahibesi Eftychia simdiden yazmis ben bunlara kiyamam mutlaka bir tanesini kendime saklarim diye :))

Narsistlik yapip yaptigim seyleri begeniyorum ama bu sefer bu cuceler kopardi beni. Cok tatli oldular yahuu.

Bakiniz sekil 1-2-3-4-5-6.... :)))














Bu hafta Kucuk Prens haftasi idi ayrica belirtmeliyim. Cok fazla Kucuk Prens yaptim. Dun de alisilmisin disinda daha buyuk boylarda bir tanesine basladim. Onu ve cocuklugumda benim icin yer tutan baska bir kahramanin panosunu yakinda paylasacagim. Bakalim bu yeni kahramanimiz da Kucuk Prens kadar populer olacak mi?

Unutmadan, bu gece Hidrellez. Isteklerimizi tum ayrintilari ile adrese postaliyoruz degil mi? Postane gul agacinin dibi oluyor bu durumda.

Tum dileklerinizin olmasi dilegiyle..


3 Mayıs 2014 Cumartesi

Kızkardeş

On tarafi cicek bahcesi yapilmis arka tarafi meyve agaclari ile dolu tek katli bir ev dusunun.

Yaz ikindileri kapisinin onune atilmis minderlerde komsularla cay icilen ille de beyaz peynir ve cilek - visne receli yenen kisin sobasinda her daim caydanligi tikirdayan bir ev.

Ben bu evde dogmadim ama benim icin cocuklugum o ev demek. Simdi gidebilsem belki  10-15 adimda gececegim bahcesi o kadar buyuk gelirdi ki icinde kaybolurum sanirdim. Cocukluk iste.
Ben o bahceli tek katli evde 6 muhtesem yil gecirdim.

Sonra ne mi oldu? Biz Nigde'ye tasindik. Bu Afyon'daki ananemin evini ve  bahcesini sadece tatillerde gorebilecegim anlamina geliyordu.

Nigde demek yeni bir okul demek, yabanci bir cevre demek, yalnizlik demek.  Bir de o yalnizliga arkadas gelen yeni bir kardes demek.

Evet Afyon benim icin bahceli ev idiyse, Nigde de kardesim demekti.

Once hic alisamadim. Annem bir gece gitti sonra geldiklerinde yanlarinda surekli aglayan bohcalanmis birsey vardi. Ne zaman yuzune baksam agliyordu. Annemi babami 6 sahane yilimi benden calmis gibiydi. Surekli aglayan bu bohcayi kucagima verip fotograf cektiler.

Alisma turlari :)

Kavgali doguslu buyumeye basladik. Ufff cok nazliydi yahu. Parmagimi degsem aglardi -ki bunun en buyuk silahi oldugunu kesfettiginde parmagimi degmesem bile agliyordu artik-.

Cok gecmedi Berna'nin Afyon'daki bahceli evde anane tarafindan bakilmasina karar verildi. Cunku annem calisiyordu ve biz iyi bir bakici bulamamistik. Bu sefer Nigde- Afyon haftasonu turlari basladi.  '70'li yillarin sonunda mumkunse her hafta sonu arabaya atlanir Afyon'a gidilir Berna sevilir hasret giderilir sonra gerisin geri donulur. Ayrilik zor is.

Bu sekilde bir muddet ayri idare ettik. Artik hasrete dayanamayan babam bir gece Berna'yi alip getirdi sabah yatagima birakti. Taht savaslari da bu sekilde baslamis oldu :))) Malum, ortada paylasilamayan bir anne- baba, teyze, anane ve buyukbaba vardi.

Ben inek sayilacak kadar caliskan ama bir o kadar uyuzdum. Kitap okumaktan evde oturmaktan baska birsey bilmezdim. Berna okumayi pek sevmezdi ama halkla iliskiler uzmani, mahallenin sevgilisi, uzun yaz aksamlarimin kabusu- cunku hep disarida oynayacagim diye kaybolurdu ve surekli onu aramak zorunda kalirdim- , o yasinda halkla iliskileri yalamis yutmus gicik biseydi iste :))) Ustelik benden zayifti. Hala da zayif bohuhuhu..

Sinir oluyordum ve dokunamiyordum cunku eli cok agirdi. Ama iyiniyetli ve  safti. O kadar cok kitap okumanin bir sonucu olsa gerek kendimce bir yol buldum. Rock'n roll yaparken hic istemeden kaza eseri kizcagizi elimden dusuruyordum. Berna'ya gore bu muzik esliginde dans etmek benim icin ise artik birak satasmayi cimcikleyemedigim kardesimden intikam almak demekti. Akrobatik dans figurleri yaparken kac kere haliyi optugunu hatirlamiyorum. Simdi dusunuyorum da iyi ki birsey olmamis.



Buyurken geceleri hep kabus gorurdum. Uyandigimda usulca Berna'nin yanina gider "Allahim yemin ederim bir daha kardesimle kavga etmeyecegim hep iyi gecinecegim ama nolur kabus gormeyeyim " diye dua edip kizcagiza korkudan oyle bir sarilirdim ki sabah uyandigimizda ikimiz de terden sirilsiklam olurduk Gece verilen sozler ertesi gun unutulurdu tabii ki.

Sonra .. Sonrasi ergenlik, universite, ayrilik, evden cikis, asilik yillari. Araya gene ozlem girmisti ama biz birbirimizi ne kadar ozledigimizi  hic itiraf etmedik.

Aradan gecen bu kadar yila bakiyorum da kucukken ne kadar kiskansam da sinir olsam da  zaman zaman darilsak, kapris kiyamet birbirimize girsek de insanin kardesi hele de bir kizkardesi olmasi sahane birsey. Yoksa kiminle cok anlamsiz birsey icin dakikalarca gulerdim, bazen hic konusmadan anlasabilirdim?

Kimin varligini hissettigimde icimden derin bir oh cekebilirdim?

Iyi ki dogmussun kuzu.

Seni seviyorum..

Bu yazi en icten duygularla  dogum gununu kutlamak icin 3 mayis 2014 sabah saat 09:10'da yazildi.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...